Öğretmen Dizi İncelemesi



            Türkiye’de yaşayan pek çoklarımızın farkında olduğu gibi öncelikle gençlerimiz, sonrasında da genel halkın büyük bir kesimi Türk dizilerinin artık klişeleşmiş senaryolarından memnun değil. Haliyle günümüzde bu kesim, aşırı uzun reklam sürelerine ve harcadıkları değerli vakitlerine değmeyecek televizyon dizilerini takip etmek yerine, her daim istediğini istediği vakitte izleyebildikleri online dizi platformlarına yönelmiş durumda. Tabii ki de her durumda olduğu gibi televizyon ve onun kendisine sunduğu seyirliklere sadık olan izleyiciler de varlıklarını sürdürüyor. Yine de tüm olumsuzluklara rağmen bazen taşların arasından fırlayan bir çiçek, güzelliğiyle herkesi etkilemeyi başarıyor. Son zamanlarda farklı vesilelerle denk geldiğim güzel televizyon işleri olsa da burada bahsedeceğim o çiçek: Öğretmen dizisi.

         Öğretmen, tam adı Mr. Hîragi’s Homeroom olan bir Japon dizisinin Türk televizyonuna uyarlanmış halidir. Baş rollerini çok değerli oyuncuların süslediği bu yapımda İlker Kaleli, Ceren Monay, Serkan Keskin, Serhat Kılıç, Ruhi Sarı gibi üstatların yanında ve son yılların televizyon ve sinema sektöründe kendisine fazlasıyla yer bulmuş olan Afra Saraçoğlu gibi genç simalar oldukça harika bir işe imza atmışlar. Özellikle öğrencilerin arasında abartılı olduğunu düşündüğüm oyunculuklar olsa da genel anlamıyla oyuncular rollerinin hakkını layığıyla vermişler. Tabii ki sezarın hakkı sezara olacak şekilde baş rolümüz Akif Öğretmen rolünde  İlker Kaleli ve Yılmaz Komiser rolünde Serkan Keskin dizi boyunca beni en etkileyen isimler oldular.  Oyuncu kadrosunun yanı sıra bu dizinin benim için bir başka önemi; Türk televizyonlarında da aşk ve entrika dışında, mesajı olan bir hikâyenin gösterilebileceğini kanıtlamış olmasıdır. Dublaj sanatçılarımız zaten birbirinden harika işler yaptığından yabancı işleri kendimizin hâline getirmeyi halletsek de tamamen bir uyarlama olan bu yapımın bana göre orijinalinden daha iyi bir hale getirilmesi büyük bir başarıdır.  Bu arada bunu söylerken Mr. Hîragi’s Homeroom’un tamamını izlemediğimi, yaklaşık olarak 3-4 bölüm kadar izlediğimi söylemek istiyorum. Genel olarak konu ve karakterler aynı olduğundan buradaki fark oyunculuklara ve verilen hissiyata kalıyor. Bu da beni fazlasıyla etkiledi.

            Ne var ki korona salgını her şeyi etkilediği gibi bu diziyi de kötü bir şekilde etkiledi. Dizinin henüz 4 bölümü yayınlanmışken ne yazık ki diziden kötü bir haber geldi ve bir süreliğine şartlar dolayısıyla çekim yapamayacaklarını, bundan dolayı da dizinin yeni bölümünün erteleneceğini duyurdular. O zamana kadar hafta hafta izleyen hatta spoiler yememek için orijinal Japon versiyonunu izlemeyen ben, bu ara vesilesiyle hoşuma giden yapımdan koptum. Demek ki bugüne kısmetmiş. Dizinin sonradan yayımlanan 5 bölümünü de hızla aynı gün içerisinde tüketerek sizlerin ve kendimin karşısına geçmiş oldum. Bitirince gördüm ki dizide bazı parçalar eksik kalmış. Tahminimce ilk planlanan bölüm sayısı aksilikler sebebiyle çekilemediğinden genel anlamda hikâye tamamlanmış olsa da bazı ucu açık noktalar, kafaya oturmayan detaylar da mevcut durumda. Dizinin konusuna ve içeriğine geçmeden önce genel anlamda fikrimi söylemem gerekirse, eksik kalmışlık hissi olmasına rağmen dizinin mesajı yerindeydi, oyunculuklar harikaydı. Konu mümkün olduğunca güzel işlenmiş ve yabancı dizilerden alışık olduğumuz bölüm sayılarında hikâye işlenip, tamamlanmış. Düşünmek ve güvenmek üzerine fazlasıyla güzel dersler veren diziden aklımda kalan sözler  “Öğrenmesini bilene bütün dünya bir okuldur.” ve Mustafa Kemal Atatürk’ün “Öğretmen kandil gibidir, kendisini tüketerek başkalarına ışık verir.” oldu.  Genel anlamıyla 10 üzerinden bir yakıştırma yapacak olsam bu diziye puanım 8 olurdu. Şimdi içeriğe geçmeden önce uyarımı geçmeliyim. Bu cümleden sonrası izlemeyenler için spoiler niteliği taşımaktadır. 

    Öğretmen dizisi hikâye olarak bir gün bir sebeple derse girdiği sınıfını rehin alan bir fizik öğretmenini anlatıyor. Dizi boyunca öğretmen, aradığı cevapları suçlu kişilerin ağzından duymak ve öğrencilerine farkındalık kazandırmak adına bir sürü şey yapıyor.  Yaptığı şeyleri tabii ki rehineler kolayca kabul etmeyeceği için de dışardaki polis ve halkı, içerdeki öğrencileri dizginlemek adına okulun her tarafına yerleştirmiş olduğu bombalardan faydalanıyor. Akif Öğretmen tam anlamıyla idealist, belli bir farkındalığı olan zeki biri. Ortaya çıkarmaya çalıştığı suç örgütünden kalan öğrencilerini korumak adına bazı tasvip edilemeyecek yollara başvursa da gerçekten iyi bir öğretmen olduğunu düşünüyorum. Hikâyenin sonlarında asıl suçlu olarak ortaya çıkan müdür muavini Taner’in öğretmenliği ile kıyaslandığında gerçek öğretmenin kim olduğu bariz bir şekilde ortaya çıkıyor. Bu iki karakter hikâyede zıtlık sağlayan muazzam oyuncuların canlandırdığı karakterler. Akif dışardan pasif, sakin ve zeki gözüken, yaptığı olaylar sonrasında da psikopat ve sosyopat damgası yiyen asıl niyeti iyi olan bir karakterken; Taner dışardan aktif, cana yakın ve yardımsever görünen, yaptığı olaylar sonrasında  kahraman ve gerçek öğretmen olarak adlandırılan  kötü niyetli bir karakterdi. Bu açılardan dizi ön yargıların bizleri yanlış yönlendirebileceğini göstermiş, insanları dışardan göründüklerine göre yargılamamız gerektiğini bir kez daha kanıtlamıştır. Ne yazık ki hepimizin bunu bilmesine rağmen, istemeden yargılamaya devam edeceğimiz de bilinen bir durumdur.  Örneğin dizideki beden öğretmeninin dışarıdan yanlış anlaşılması sonucu bir iftira ile neredeyse hayatının kararacak olması ya da intihar eden kız Rüya’nın başarılı spor hayatının sahte doping videosu ile fesat insanlara anlamlı hale gelmesi gibi olaylar bu duruma örnektir. 

            Akif Öğretmen süreç boyunca bir yandan öğrencilerini eğitmeyi ve korumayı amaçlarken diğer yandan zekice, iyi düşünülmüş planıyla çete yüzünden canına kıymış Rüya’nın, çetenin suçlarını öğrendiği için neredeyse öldürülen nişanlısı Zeynep Öğretmenin ve Taner Öğretmen yüzünden hayatı kararmış tüm o kurye öğrencilerin intikamını almaya çalışmıştır. Şiddetin şiddet, kötülüğün ise yalnızca kötülük doğuracağını güzel nasihatleri ile hem öğrencilerine hem de izleyicilerine göstermiştir.

            Rahatsız olduğum kısımlara gelecek olursam; bunların başında daha uzun planlanan dizinin daha kısa olması sonucu oluşan soru işaretleri geliyor.  Dizinin hikâyesinin tamamlanması adına kullanılan zaman atlaması ve geriye dönüş teknikleri gerçekten işe yaramış olsalar da benim açımdan şu sorulara cevap olamadılar; Akif’e ne oldu, gösterildiği gibi hapse atıldı ise ne kadar zaman sonra öldü ya da gerçekten öldü mü? Taner’e ne oldu? En son sunduğu deliller dizi içerisinde  çürütülmemişti, mesela Rüya’nın annesiyle görüşüldü mü? Videonun montaj olduğu ispatlandı mı? Yoksa çetenin ve Taner’in suçlu olduğuna dair başka kanıtlar mı bulundu? Daha da sorular çıkar ancak bu kadarı fazlasıyla yeterli. Tabii ki bu problemler dizinin beklenenden daha az bölümle final yapmaya çalışmasından dolayı olduğundan söylenecek çok bir şey yok. Gelelim kafama takılan başka noktalara ne yazık ki her ne kadar idealist olsa da Akif’in insanları bu kadar kolay affedebilmesine ben şahsi olarak şaşırdım. Rüya’nın hayatını karartan, ölümüne neden olan birçok öğrenciyi bir şekilde affetse de en sonda içlerinde bariz bir şekilde ajanlık yapan çocuğu affetmesi, benim için “yok artık!” dedirtti. Onun dışında bazı karakterlerin sürekli birbirini suçlaması, bağırıp çağırması ancak iş onlara geldiğinde diğer insanların onlara bu kadar yüklenmemesi dikkatimi çekti. Zeynep Öğretmenin yaşadığı kafa karışıklığı da tam olarak bana geçemedi ne yazık ki. Başlarda hiçbir şeyi hatırlamaması ya da yanlış hatırlaması klasik bir durum diye düşünüyordum. Sonrasında bu durum kişiliği ile de birleşince garip bir hal aldı. Sonucunda da hatırlaması bir anda oldu. Sanırım bu durumu daha da yedireceklerdi ancak yine aynı bölüm problemi yüzünden yapamadılar diye düşünüyorum. Sağlık olsun yine de güzel işlenmişti.

    Sonuç olarak diziyi beğendim. Türk dizileri arasında kesinlikle görmek istediğim, dünya standartlarında bir dizi olabilecekken bazı şanssızlıklar sonucu olamamış bir diziydi. Oyuncu kadrosu, vermek istediği mesajı ve hikâyesi de oldukça başarılıydı. Emeği geçen herkesi tebrik ediyorum. Sonraki incelemeler de görüşmek üzere sevgili dostlar, kalın sağlıcakla…






Yorumlar

Popüler Yayınlar